top of page
kabak yaprak.png
Başka Türlü.png

bir yayın,
 

bir süreç, bir performans

Işıl EÄŸrikavuk                           Nesin Ä°stasyon                                           2023

9.png
A94B48C1-02FE-4409-BD03-47D583B24347.JPG
IMG_2701.PNG
IMG_2700.PNG

“Deniz ve suyla nasıl iÅŸbirliÄŸi yaparız?

Soluduğumuz havayla nasıl işbirliği yaparız?

Toprak ve bitkilerle nasıl iÅŸbirliÄŸi yaparız? Hikayelerimizi kendi aramızda ve insan olmayan varlıklarla nasıl paylaşırız?”

​

-Işıl Eğrikavuk

Başka Türlü.png

 

Işıl EÄŸrikavuk, BaÅŸka Türlü,

Performans, 2023.

​

Hilal Toker, Öykü Naz MustafaoÄŸlu,

İrem Kıymık, Metehan Başlı,

Tuncay Korkmaz ve

Nesin Ä°stasyon ile iÅŸbirliÄŸi içinde.

‘BaÅŸka Türlü’
bir performans:

Bostan, Mutfak, Sofra

Nesin Sanat Köyü’ne ilk defa 2015 yılında performans sanatı atölyesi vermek için geldim. Sonra 2016’da tekrar aynı atölyeyi vermek için iki hafta köyde kaldım. Yedi yıl aradan sonra, bu kez 2023 yazında Nesin Ä°stasyon’un ilk defa düzenlediÄŸi konuk sanatçı programına davet edildim. Bu kez hem köy farklıydı, hem de ben.. Ben, 2017 yılında Almanya’ya taşınmış, Berlin Sanat Üniversitesi (UdK) da öÄŸretim görevlisi olarak çalışmaya baÅŸlamış, öÄŸrencilerimle üniversitede bir bahçe kurmuÅŸ, ve ötekilik/kapsayıcılık/ekoloji alanlarında araÅŸtırma yapmaya baÅŸlamıştım. Köy, gözlemlediÄŸim kadarıyla, çok büyümüÅŸ, yeni taÅŸ evler, derslikler, ortak alanlar edinmiÅŸ, hem öÄŸrencisi, hem gönüllüsü, hem de çalışan sayısı artmıştı. Kediler ve köpekler de cabası... Üstelik yedi yıl sonra döndüÄŸüm köyün bu kez bir bostanı vardı.

 

Diyalog temelli sanat çalışmaları ve birlikte çalışmaya odaklandığımdan dolayı, Nesin Ä°stasyon ve benim yapmak istediÄŸimiz ÅŸeyler ortaktı. Yakın ÅŸehirlerdeki diÄŸer sanat/ekoloji oluÅŸumlarıyla ve sanatçı kolektifleriyle diyalog kurmak, birlikte yeni üretimlere, tanışıklıklara, iÅŸ birliklerine yol verecek bir iÅŸ ortaya çıkarmak ve bunu sadece insanlarla deÄŸil, köyün biyoçeÅŸitliliÄŸi içinde yer alan tüm canlılarla yapmaya çalışmaktı. Bunun için iki hafta köyde kalacak, orda çalışacak ve bu sürenin sonunda yeni bir iÅŸ ortaya çıkaracaktım.

 

Performans yaptığım ve öykülerle çalıştığım için, en baÅŸtan beri tüm seyircileri de katılımcı olarak içine alan, ve birkaç saatlik bir süre içinde birlikte ortaya çıkaracağımız bir oyun/öykü yaratmak istiyordum. Üstelik bunu tek bir mekanda deÄŸil, gelenlerle hep birlikte bostanda ve köyün çeÅŸitli yerlerinde deneyimlemek-deneyimletmek istiyordum. Dolayısıyla köye geldikten kısa süre sonra kafamda ÅŸöyle bir harita oluÅŸtu.

​

3 istasyonlu bir performans

bostan (toprak)

teras (mutfak)

sofra (yemek)

​

Peki bu istasyonlarda neler olacaktı?

‘BaÅŸka Türlü’ bir performans: Bostan, Mutfak, Sofra | Işıl EÄŸrikavuk

DSC04152_edited.jpg

Bostan (Toprak)

​

Köyün aslında iÅŸleyen bir çok bostanı var, ve öÄŸrendiÄŸime göre Nesin Ä°stasyon ekibi 2023 Mayıs ayında Ä°yiEkim ekibi, davetli ve açık çaÄŸrıyla gelen bazı katılımcılarla birlikte yeni bir bostan ekimi yapmıştı. Burası köyün hemen giriÅŸinde solda kalan ufak, yamaç bir araziydi. Ben köye vardığımda Eylül ayıydı, ve kurak geçen yaz sonrası bostan ürün vermiÅŸti vermesine ama ürünler beklenenden azdı. Domates, biber ve salatalık, ufak birkaç karpuz vardı mesela...Ben yine de toprağı ve bostanı, ve onun tüm öÄŸelerini kapsayan bir örgü yaratmak istiyordum.

‘Burayı gördüÄŸümden beri teras alanını hep birlikte bir ÅŸeyler piÅŸireceÄŸimiz bir mutfak olarak düÅŸünüyordum.
Peki bu mutfakta ne piÅŸirebilirdik?
Tüm katılımcıların birlikte yapacağı yemek nasıl olurdu? Bu yemek ne olurdu? Malzemesi ne olabilirdi?

Bu iki haftalık süreçte bana yardım etmek amaçlı köye gelen, fakat giderek performansa ortak olan Öykü ve Hilal ile birlikte sabahları bostana gidip mektuplar yazmaya baÅŸladık. Her birimiz bostandan bir ‘kiÅŸi’yi seçti, kimi zaman domatese, kabak çiçeÄŸine, topraÄŸa ya da bir sabah sürpriziyle uyandığımız, bostanı talan eden domuza mektuplar yazdık. Bazen de bir gölge bulup sadece sessizce bostanda oturduk. Bu deneyimi de gelenlere yaÅŸatma isteÄŸimiz giderek belirginleÅŸti. Bir de köyde kaldığım süreçte okuduÄŸum Robin Wall Kimmerer’in “Braiding Sweetgrass” kitabını da anmadan geçemeyeceÄŸim. DoÄŸayla iliÅŸkimizi yeniden düÅŸünmemde ve bu performansı örme fikirlerimde çok yardımcı oldu.

​

Performansın bostanda, yazdığımız mektuplarla baÅŸlamasına karar verdik. Ä°lk bölümde gelen katılımcılarla birlikte sessizce bostana yürüyüp, toÄŸraÄŸa oturduk ve onları yazdığımız mektupları okuduk. Performansa son anda dahil olan Mete ve Ä°rem, ayrıca ben ve Hilal ilk bölümün mektup okuyucuları olduk. Performans baÅŸlamadan tam bir saat önce köye varıp tüm gönül açıklığıyla sürece eklenen Tuncay Korkmaz da müziÄŸiyle ve ÅŸarkılarıyla istasyonlar arası geçiÅŸimize eÅŸlik etti. Mektupları dinledikten sonra, gelenlerle birlikte bostanın hasadını yaptık. Domatesi, biberi, patlıcanı ve karpuzu hep birlikte topladık... Sonra hep birlikte ikinci istasyon olan terasa geçtik.
 

Teras (Mutfak)

​Köyün görece daha yeni olan teras kısmı açıkhavada, içinde kocaman yekpare ahÅŸap bir masanın olduÄŸu, yemyeÅŸil aÄŸaçlarla kaplı daÄŸlara baktığımız muhteÅŸem bir alan. Burayı gördüÄŸümden beri teras alanını hep birlikte bir ÅŸeyler piÅŸireceÄŸimiz bir mutfak olarak düÅŸünüyordum. Peki bu mutfakta ne piÅŸirebilirdik?

​

F07C479B-357B-4D9B-87FA-BC8B70BC173B_edi

Tüm katılımcıların birlikte yapacağı yemek nasıl olurdu? Bu yemek ne olurdu? Malzemesi ne olabilirdi? Günlerce yemek tarifleri üzerine düÅŸündüm. Fakat aklıma ne gelse, bir türlü içime sinmiyordu. Sonra farkettim ki aslında yapacağımız yemeÄŸin malzemesi bizdik. Biz olmalıydık. Ve böylelikle her gelenin kendi hikayesini bir malzeme olarak kullanma fikri aklıma geldi. Katılımcıların gruplar halinde kendi hikayelerini paylaÅŸacağı bir oyun tasarladım. Bu oyunun tek bir sorusu vardı.

 

“Kimden geliyorsun?”

​

“Kimden geliyorsun” sorusunu ilk kez katıldığım derin dinleme seminerlerinde duymuÅŸtum. Genelde birbirimize “nerden geliyorsun” diye sormaya alışkın olduÄŸumuzdan bu soru oldukça deÄŸiÅŸik bir düÅŸünme alanı açıyordu. Gerçekten ben kimden geliyordum? “Kim” olarak tanımladığımız varlıklar mutlaka insan olmak zorunda deÄŸilse, beni ben yapan öÄŸeler nelerdi?

​

68A956D4-CD15-4C97-BD8F-E1A583C98C24.JPG

Performansın ikinci bölümünde Hilal ve benim kolaylastırıcılıgımızda gelenleri 4 ve 5’er kisilik gruplara
ayırdık. Her gruba kendi içinde anlatacagı ve paylasacagı bir süre verip, onlardan “kimden geliyorsun” sorusunun  cevabı olan kendi hikayelerini birbirleriyle paylasmalarını istedik. Bu paylasımın sonunda her grup anlattıklarından seçtigi anahtar kelimeleri kagıtlara yazdı. Sonra onlardan bu anahtar kelimeleri bir malzeme gibi düsünüp bu kelimelerle bir yemek tarifi yaratmalarını istedik. Iste bu kısım gerçekten de performans için sihirli bir an oldu. Ortaya çıkan tariflerden bazılarının adları: Yıldız Zerresi Çorba, Benli Beden Mezesi, 1993 Türkiyesi Ara Sıcagı, Geldim Gidiyorum Salatası, Alın Terli Mücadele Tatlısı… Herkesin kendinden ortaya çıkan ama hayal gücüyle büyüttügümüz bir menü ortaya çıkardık. Ve sonradan
katılanların bana anlattıgı üzere, birbirimizi dinlemenin yarattıgı bir yakınlık ve paylasma hissi ortaya çıktı.

Sofra (Yemek)

​

Gelelim performansın son kısmı olan yemek bölümüne...Sofra kısmı baÅŸtan beri zihnimi çok meÅŸgul ediyordu. Belki de en zorlandığım kısım bu oldu. Birlikte ne yiyecektik? Günlerce yemek tarifleri düÅŸündüm, araÅŸtırdım, Hilal ve Öykü ile birlikte youtube videoları bulduk, izledik. Ama hiçbir ÅŸey tam içime sinmiyordu. Bu sırada farkettim ki, her öÄŸlen ve akÅŸam köyün günlük menüsünde bir ÅŸekil türlü yiyoruz. Köyün kendi döngüsünden çok uzak bir ÅŸey yapmak istemedim, doÄŸal gelmedi. Ve böylece performansın adının “baÅŸka türlü” olması fikri aklıma geldi. “Türlü” kelimesi hem birçok çeÅŸit sebzeden yapılan bir güveç hem de çeÅŸit çeÅŸit anlamına geldiÄŸi için, bu baÅŸlığın, hem performansın kolektif yönüne gönderme yaptığını, hem türler arası bir diyaloÄŸa iÅŸaret ettiÄŸini ve hem de köyde neredeyse her gün yediÄŸimiz türlüden çok farklı olmadığını ve tam da bu yüzden türlü yememizin bu performansa en uygun yemek olacağını düÅŸündüm.

​

Son olarak, haikular üzerine birkaç cümle edeceÄŸim. Bu iki hafta boyunca Öykü ve Hilal ile birlikte sanat atölyesinde her gün bir araya gelip haikular yazdık. Bilmeyenler için kısa bir not: haiku bir Japon ÅŸiir formu, 5-7-5 heceden oluÅŸan üç mısradan oluÅŸuyor, ve genellikle doÄŸanın döngüsü, mevsim geçiÅŸleri ve doÄŸa olaylarını konu alıyor. Birlikte haiku yazmak bizim için baÅŸta yaratıcı bir egzersizdi, ama sonra yazdıklarımızı da sofraya eklemek istedik ve her bir tabağın üzerine bir haiku yerleÅŸtirdik. Sofraya gelenlerden de oturmadan önce haikuları okumaları ve onları en çok çeken haikuyu seçip oraya oturmalarını istedik. Giderken haikusunu da yanında götürenler oldu.

​

Gecenin devamı güveçlerde piÅŸen türlü, köyde yapılan ekmek, mezeler ve sohbet muhabbetti. Performans burda bitti mi emin deÄŸilim, çünkü o sofrada kurulan iliÅŸkiler ve diyaloglar hala sürüyor. Benim istediÄŸim tam da bu.

DSC08756.jpeg

BaÅŸka türlünün içinde çok katkı malzemesi var. Elbette performansa gelen herkes, ama onun ötesinde baÅŸta Öykü, Hilal ve Aycan olmak üzere tüm Ä°stasyon ekibinin eli var bu yemekte. Sonra

Nesin Köyü’nde çalışan herkes, özellikle yemeÄŸimizi piÅŸiren ÅŸef Kadir Usta, Rıdvan ve TuÄŸçe, Sercan, Ceren, Eser, Welat ve adını unuttuÄŸum herkese teÅŸekkür ediyorum. Onlar olmadan bu türlü piÅŸemezdi. Herkesin eline saÄŸlık! Dahası nice birlikte kurulan sofralara ve iÅŸlere...

​

Işıl Eğrikavuk, Kasım 2023, Berlin

BECCD827-66EA-4AF3-9D92-A2619B827AF8.JPG

“Her teli
incecik
parçalara
ayırıp—

1.Bostan (Toprak)

—ellerimle
koparıyorum.
Patlıcan benim
ÅŸimdi.”

3.png

Bostana Mektup

Merhaba Bostan. Sana merhaba demeye çalışıyorum kendimce. Ellerimi toprağına koyuyorum, sonra da başımı. Uzanıyorum. Biraz yavaÅŸlamaya çalışıyorum. Zorluyorum da biraz kendimi. Sonra kalkıp üstünde yumuÅŸak adımlarla yürüyorum.

​

Bostana “seninle nasıl iletiÅŸime geçerim” diye soruyorum. Uzun uzun inceliyorum üzerinde büyüyenleri. Sonra karıncaya, eÅŸek otuna, kadife çiçeÄŸine dikiyorum gözlerimi. Kabakların kocaman yapraklarına, salatalığa yerleÅŸmiÅŸ bitlere bakıyorum. Üflüyorum gitmiyorlar. Tamam onlar da kalsın. Sonra toplayıcı tarafım harekete geçiyor ve bir patlıcanı çekip koparmaya yelteniyorum. Ama dal patlıcana öyle sımsıkı baÄŸlı ki, çekemiyorum. Büküyorum. Bu sefer de dal tel tel kurumuÅŸ, kuruduÄŸu yerde paslanmış bir kablo gibi daha da gerilip sertleÅŸiyor. Ä°ÅŸ inada biniyor. Dal inatlaÅŸtıkça ben de inatlaşıyorum. Her teli incecik parçalara ayırıp ellerimle koparıyorum. Patlıcan benim ÅŸimdi. Kazanılmış bir zafer hissi.

 

Bostanı seviyorum. Peki bostan beni seviyor mu? “Toprağın da seni sevdiÄŸini bilsen ne deÄŸiÅŸirdi senin için?” diye soruyor Robin Wall Kimmerer kitabında. Bunu derste öÄŸrencilerine de sormuÅŸ ve bir öÄŸrencisi ÅŸöyle demiÅŸ. “Beni sevene zarar vermezdim.”

​

Bostan da beni seviyor mu? VerdiÄŸi patlıcanlar, domates ve biberler benim sevgime bir karşılıksa eÄŸer, bu bizim sevgi iliÅŸkimiz mi? Öyleyse eÄŸer sevdiÄŸimin hediyelerini topluyorum.

2.png

“Azmin, direncin, hayat sevincin ve mis kokun mest ediyor beni.”

Canım domates,

​

Burnum akıyor, gözümden de yaÅŸ. Bu sabah alerjik bir durum söz konusu. Ama ilginç bir ÅŸekilde sadece tek gözüm ve tek burun deliÄŸim akıyor. Elimle temizlesem mi? Kalemi hiç bırakmayacak mıydık? Sol elimle temizlesem? Of neyse.

​

Her iki elimle domates fidelerine dokunuyorum. Köklerinden en uca ellerimi daldırıyorum dallarında, domates dallarının da tüyü var. Benim kollarım gibi.

​

Artık çok geç kalınmış olsa da “koltuk alma” iÅŸine giriÅŸiyorum. Domatesin gövdesi ile saÄŸlı sollu uzayan dalları arasında kesiÅŸen bölgede minik filizler çıkıyor; bunları koparma iÅŸlemi koltuk alma. Domatesin koltuk altında çıkan istenmeyen filizleri alıyorum. Ve bir yandan da kurumuÅŸ dallarını, yapraklarını temizliyorum. Bir dal var ki kökten itibaren kurumuÅŸ, onu kökten koparmayı düÅŸünürken... ucuna doÄŸru yeÅŸillenen filizlerini farkediyorum. Bunun mümkünatına ÅŸaşırıyorum. KurumuÅŸ, sararmış dalların en sonunda hayat bulmuÅŸ, yeÅŸermiÅŸ filizler... Sabırsızca davranıp kesip attığım dallarımı düÅŸünüyorum... KurumuÅŸ yerlerimden yeÅŸil filizler çıkma ihtimali umut oluyor. O esnada gözümden akan yaÅŸ ÅŸiddetini artırıyor, sanırım artık alerjik bir akıntı deÄŸil, duygusal bir sızıntıya dönüÅŸüyor...

 

Sonra damlama su borularının çıkardığı komik sese takılıyor kulağım. Borulardaki ikili deliklerin biri tıkanmış, biri akıyor. Benim burnum gibi.

 

KurumuÅŸ köklerinden dallarının sonuna doÄŸru yeÅŸil taze filizler çıkaran canım domates... Azmin, direncin, hayat sevincin ve mis kokun mest ediyor beni. Gözümden akan yaÅŸları köklerine hediye ediyorum.

“Domuz
gelme yaa.
Bazen, yok bazen deÄŸil, hemen hemen her gün bana da
bir uÄŸruyorsun.”

E5CF9F42-EA5A-4CF6-BFA2-915AD40CD771.JPG

“kabak
çiçeÄŸi
olsam—

— dalıma
güvenir
miydim?

Merhaba Kabak KiÅŸisi,

​

Bir süre önünde durdum. Sonra yanında ve toprağının dibinde. Senle aramdaki
iliÅŸkiyi aradım. Benim dağınık günlerim ve senin sukunetin arasında çemberler çizdi zihnim. Aramızda bir çember hayal ettim. Benden sana, senden bana akan giden ÅŸeyler... Birlikte bir çemberiz ÅŸimdi. Birbirine dolanık ve yemyeÅŸil! Pigmenti aşırı kaliteli. Hele o turuncu çiçeÄŸi!

​

Sahi nereden gelmiÅŸtik biz? Senin turuncu çiçeÄŸinle benim gözlerim neden bu kadar geç buluÅŸmuÅŸtu? Peki ya o kıvarak ve etli gövdene ne demeliydi. Yarı saydam gibi güneÅŸi içine çeken... Ben bazı ÅŸeyleri bırakmayı düÅŸündüm sana bakarken. Daha uzun sessizliklerde toprağını paylaÅŸmayı istedim. Üstünde gezinen karıncaları izledim

sonra. Devasa yapraklarını gölgemle okÅŸadım. Bana ayrılan vaktin sonuna doÄŸru yaklaÅŸtık. Bir kabak çiçeÄŸi olsam, elimi kaldırmadan yazmaya devam etsem.

​

Kabak çiçeÄŸi olsam dalıma güvenir miydim?

photo1699555504 (8).jpeg

GÜNÜN MENÜSÜ
~
Domatesli anksiyete çorbası

​

Sebzeli fikirler türlüsü

Değişken pilav, bir olmuş bir olmamış

 

Duygular tatlısı, içinde günün duygusu var

 

Uyku dokunuÅŸlu kahve

“DOÄžADA DÜÄžÜMLENMEYE MEYLEDEN ÅžEYLER VARMIÅž.VE—

Sarı güzel bir çiçek deyince ne geliyor aklınıza? Benim karahindiba. Neden bunun adı karahindiba? Tamamen sarı bir çiçek olmasına raÄŸmen adındaki kara da ne? Hiç akıl ermiyor bu iÅŸlere. Bu sarı çiçeklerin adlarıyla niye oynuyorsunuz? Kim sun-flower’ı ayçiçeÄŸi yapmış? AllahaÅŸkınıza bir deyin bana. Günebakan, güneaçan. Adında gün var ya. Gün, güneÅŸ. Gün gibi ortada. Ay yapmak nereden çıktı güneÅŸi? Zaten oralarda bir karmaÅŸa var. Mesela ay mı akıl güneÅŸ mi? GüneÅŸ akıl, ay duygular derler; hani güneÅŸ burcu, ay burcu falan... Peki ay mı diÅŸil güneÅŸ mi? Hani ay anne, güneÅŸ baba... e bir yandan ay dede! Kafalar epey karışmış. E linguistik olarak da ay eril, güneÅŸ diÅŸil pek çok dilde. Orası da apayrı. Ä°ÅŸte böyle ÅŸeyler saçmalık! Bunu bir çözün dimi? DüÄŸüm düÄŸüm buralar!

​

-DüÄŸüm Teorisi- Dün düÄŸüm teorisi diye bir ÅŸey öÄŸrendik. Yemek yerken matematikçi bir kızla tanıştık. TopoÄŸrafya çalışıyormuÅŸ. O ne demekse hiç anlamadım. Åžey mi ÅŸu coÄŸrafyadaki topoÄŸrafyalar mı? Orada da öyle bir ÅŸey var mıydı hiç emin deÄŸilim. Neyse. DüÄŸüm teorisi diyordum. Bayağı ilginç bir ÅŸey. DoÄŸada düÄŸümlenmeye meyleden ÅŸeyler varmış. Ve bırakınız onlar da düÄŸümlü kalsın diyebilmiÅŸ matematikçiler. Nasıl oldu böyle bir ÅŸey? Anlamakta, çözmekte, rasyonalize etmekte ne has ısrar etmediniz? ÅžaÅŸtım vallahi.

​

Bazı ÅŸeyler de düÄŸümlü kalsın... Sarı çiçeÄŸe kara deniyorsa, güneÅŸe bakan çiçek ayçiçeÄŸi oluyorsa, ay-güneÅŸ, eril-diÅŸil birbirine karışıyorsa... bırakınız bazı ÅŸeyler de düÄŸümlü kalsın!

—BIRAKINIZ ONLAR DA DÜÄžÜMLÜ KALSIN DÄ°YEBÄ°LMÄ°Åž MATEMATÄ°KÇÄ°LER.”

assetss-29.png

Ä°ÅŸ birlikçilere mektup

​

Bu sabahki meditasyon yürüyüÅŸümüzde köpekler de var. Önce bir, sonra iki ve üç oluyorlar. Bi tanesi kocaman ve soluyarak koÅŸup yanımıza geldiÄŸinde irkiliyorum. Sonra bizi kollayarak yanımızda yürümeye baÅŸlıyorlar, rahatlıyorum. Yolda gördüÄŸümüz diÄŸer baÄŸlı köpekler bizim sürüyü görür görmez havlamaya baÅŸlıyorlar. Ä°ÅŸ birlikçimiz deÄŸiller, onların bölgesi belli, kendi alanları var, onu koruyorlar.

​

Gene aynı kitaptan bir bilgi, Amerika’daki yerli dillerden birinde insan olmayan varlıklara da “...kiÅŸi” olarak hitap ediliyormuÅŸ. Köpek kiÅŸi, kurbaÄŸa kiÅŸi, domates kiÅŸi, elma kiÅŸi misal. Åžimdi biz kaç kiÅŸiyiz? Sayılabilir mi? Burda kaç aÄŸaç kiÅŸi, böcek kiÅŸi, mikroorganizma kiÅŸi varlığını sürdürüyor?

​

Ä°ÅŸ birliÄŸi kelimesi çok çekici ama kiÅŸiler çoÄŸaldıkça, korunan alanlar da belirgin oluyor. Her zaman köpek kiÅŸileri gibi korumuyoruz alanlarımızı, bazen içten içe koruyoruz. Bazen korumayı kaldırıyoruz, ÅŸartlarla ya da ÅŸartsız. Bazen de korkup havlıyoruz. Sonra da havlayarak birlikte bir koro oluÅŸturuyoruz. Kakafoni.

​

Åžimdi tüm insan kiÅŸiler bir dakikalığına gözümüzü kapatıp sadece nefes alıp verelim mi?

68A956D4-CD15-4C97-BD8F-E1A583C98C24.JPG

2.Teras(Mutfak)

—kimden geliyorsun?

“ ‘Kimden geliyorsun’ sorusunu ilk kez katıldığım derin dinleme seminerlerinde duymuÅŸtum. Genelde birbirimize “nerden geliyorsun” diye sormaya alışkın olduÄŸumuzdan bu soru oldukça deÄŸiÅŸik bir düÅŸünme alanı açıyordu. Gerçekten ben kimden geliyordum? “Kim” olarak tanımladığımız varlıklar mutlaka insan olmak zorunda deÄŸilse, beni ben yapan öÄŸeler nelerdi?”

​

Işıl Eğrikavuk

Oyun: Kolektif Yemek Tarifi

​

Nasıl Oynanır?

​

-Katılımcıları rastgele 4 veya 5 kişilik gruplara ayırın.
-Her gruba, kendileri içinde anlatacakları ve paylaÅŸacakları bir süre tanıyın.
-Gruplara "Kimden geliyorsun?" sorusunu sorun ve kendi hikayelerini birbirleriyle paylaşmalarını isteyin.
-Her grup, paylaÅŸtıkları hikayelerden çıkardıkları anahtar kelimeleri belirlesin.
-Katılımcılara, belirledikleri anahtar kelimeleri bir mutfak malzemesi gibi düÅŸünmelerini söyleyin.
-Bu kelimeleri kullanarak, gruplardan ortak bir yemek tarifi oluşturmalarını isteyin.

A94B48C1-02FE-4409-BD03-47D583B24347.JPG
2_1.png
5.png
FDD7D2D9-87F3-4923-B66B-5918E4BEE03F.JPG
8E73F2BB-8CF2-4785-8906-31E47FB88580.JPG
7.png
32CC6314-5067-4B79-AE65-ADA09DC15F99.JPG
D1EB4E24-9F95-4AFB-97E8-9172D2B84A52.JPG
1.png
8.png
84AA7E7F-EDF6-4C47-9A23-ACF822A8869D.JPG
photo1699555504 (5).jpeg
4.png
9_1.png
439A920E-7294-4032-8D18-2289F6E37EE9.JPG

3.Sofra(yemek)

“Bilmeyenler için kısa bir not:

haiku bir Japon ÅŸiir formu, 5-7-5 heceden oluÅŸan üç mısradan oluÅŸuyor, ve genellikle doÄŸanın döngüsü, mevsim geçiÅŸleri ve doÄŸa olaylarını konu alıyor.”*

​

*Işıl Eğrikavuk

DSC08756.jpeg
Screenshot 2023-12-29 at 11.12.03.png
photo1700042697 (7).jpeg
photo1700042697 (3).jpeg
71E59FBE-72D8-409E-A223-8EE857F29912.JPG

TeÅŸekkürler:

Ali Nesin, Aycan Åžahin, Begüm Åžahin, Bilgesu GündeÅŸ, Burak Podak, Ceren Aydın, Deniz Benzetsel, Dilara Savut, Ekim Benzetsel, Emrah BakırcıoÄŸlu, Eser Öykü Dede, Hilal Toker, Ä°rem Kıymık, Kadir Açıkgöz, Mehmet Nihat Åžan, Metehan BaÅŸlı, Ozan Cem Yılmaztürk, Rıdvan Oral, Sercan GöktaÅŸ, TuÄŸçe Yakar, Tuncay Korkmaz, Welat BakırcıoÄŸlu, Wouter Massink, Yasemen Cemre Gürbüz

Bu yayın Işıl EÄŸrikavuk & Nesin Ä°stasyon ortak üretimidir. Allianz Foundation Climate Cultures Call kapsamında desteklenen Ekolojik Onarımda Sanatsal Yaklaşımlar projesinin bir parçasıdır.
 

Ä°zmir, Ä°stanbul, Berlin, 2023

​

Yazılar: Işıl Eğrikavuk

FotoÄŸraflar: Dilara Savut, Işıl EÄŸrikavuk, Mehmet Nihat Åžan, Öykü Naz MustafaoÄŸlu
Tasarım: Öykü Naz MustafaoÄŸlu

bottom of page